Thursday, September 30, 2021

ABD'nin "Ülkü Ocakları" terörle damgalama çabaları.. Türkiye kızgın

 Türkiye, iktidar koalisyonunun bir parçası olan Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) aşırı sağcı Bozkurtları'nı terör örgütü olarak sınıflandırmayı öneren ABD yasa tasarısından duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.


Türk Dışişleri Bakanlığı, ABD'nin hamlesini "çok üzücü ve rahatsız edici" olarak nitelendirerek, "ABD Temsilciler Meclisi'nin asılsız iddialara dayalı böyle bir yasayı kabul etmesi, Türkiye ile ABD arasındaki köklü ittifaka yakışmıyor. ”

Geçen hafta ABD Temsilciler Meclisi, Dışişleri Bakanı Anthony Blinken'i ABD'nin yabancı terör örgütleri kriterlerinin Türkiye'nin Bozkurtları için geçerli olup olmadığını değerlendiren bir rapor sunmaya çağıran bir değişikliği içeren bir tasarıyı onayladı.

Tasarı ABD Senatosu tarafından onaylanırsa, ABD, iktidar tarafından kurulan Halk İttifakı'nın önemli bir ortağı olan aşırı sağ Milliyetçi Hareket Partisi'ne bağlı Türk paramiliter örgütünü hedef alan bir dizi Avrupa ülkesine katılacak. Adalet ve Kalkınma Partisi.

Milliyetçi Hareket Partisi'nin gençlik örgütü olan Bozkurtlar'ın yetmişli yıllarda Türkiye'yi kasıp kavuran, saldırılar, cinayetler ve kundaklamalarla solcuları ve etnik azınlıkları hedef alan siyasi şiddet olaylarına bulaşmış olması dikkat çekicidir.

Örgütün Avrupa kıtasında da güçlü bir varlığı var, ancak Avusturya ve Fransa aşırı sağ grubu şiddetli çatışmalara karışması nedeniyle yasaklamaya karar verdi ve Alman parlamentosu geçen yıl hükümeti bağlı gruplarını yasaklamaya ve izleme yapmaya çağıran bir öneriyi kabul etti. onların faaliyetleri.

Türk bakanlığı açıklaması, ABD yasa tasarısının Türkiye'nin terörle mücadelesine zararlı olduğunu değerlendirerek hem ABD'yi hem de diğer Batılı müttefikleri yasadışı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) gibi "gerçek" terör örgütlerine odaklanmaya çağırdı.

Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli Salı günü ABD yasasını eleştirerek, hareketin Türkiye'deki milliyetçi hareketleri "gözdağı vermeyi" amaçladığını iddia etti.

Türkiye cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın da Salı günü ABD yönetimini Suriye Kürt Halk Koruma Birimlerine verdiği desteği gerekçe göstererek terör örgütlerine destek vermeye devam ederek Türkiye'nin ulusal güvenlik endişelerine göz yummakla suçladı.

Washington'un IŞİD'e karşı uluslararası koalisyonun kara harekatlarında oynadığı önemli rol nedeniyle desteklediği, Ankara'nın ise bir sorun olarak gördüğü Halk Koruma Birlikleri meselesinin Türk-Amerikan ilişkilerinde gerilimi artıran konulardan biri olduğunu belirtmekte fayda var. yasadışı Kürdistan İşçi Partisi'nin şubesi ve uzantısı ve dolayısıyla ulusal güvenliği için bir tehdit.

AGİT medya özgürlüğü temsilcisi Türk gazeteciler Önderoğlu, Nesin ve insan hakları savunucusu Fincancı'nın beraatini istedi

 

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Basın Özgürlüğü Temsilcisi Teresa Ribeiro, Türk makamlarını yeniden yargılanmadan önce gazeteciler Erol Önderoğlu ve Ahmet Nesin ile insan hakları savunucusu ve doktor Şebnem Korur Fincancı'yı beraat ettirmeye çağırdı. 


Önderoğlu, Nesin ve Fincancı, bir zamanlar kapatılan Kürt yanlısı Özgür Gündem gazetesiyle dayanışma kampanyasına konuk yazı işleri müdürü olarak katıldıkları için yargılanıyor. Suçlu bulunurlarsa, her biri terörle ilgili suçlamalardan 14 yıl altı aya kadar hapis cezasına çarptırılabilir.


“Bir kez daha haksız ağır terörle ilgili suçlamalarla karşı karşıya kalan, ancak uzun ve meşakkatli bir yargı sürecini ve muhtemelen uzun süreli hapis cezasını - sadece infaz ettikleri için - riske atmak zorunda kalan Erol Önderoğlu, Ahmet Nesin ve Şebnem Korur Fincancı'ya yönelik yeniden yargısal tacizi esefle karşılıyorum. Beş yıl önce ifade özgürlüğü hakları vardı” dedi.


“Bu tür eylemleri terörizm veya suç teşkil eden davranışlarla eşitleyerek meslektaş dayanışması ifadelerini cezalandırmak, gereklilik ve orantılılık ilkelerinin ötesine geçmekte ve ülkedeki ifade özgürlüğü ve medya özgürlüğü konusunda caydırıcı bir mesaj göndermektedir. Yetkilileri, Erol Önderoğlu, Şebnem Korur Fincancı ve Ahmet Nesin hakkında açılan tüm suçlamalardan beraat ettirmeye ve ifade özgürlüğü için elverişli bir ortam sağlamaya çağırıyorum."


Üç yıllık adli zulmün ardından, bir alt mahkeme 2019'da üçünü de beraat ettirdi. Bu yargılama sürecinde, tutuklulukta önemli bir süre geçirdiler ve yargıçlar karara varmadan önce çok sayıda gün mahkemede karşı karşıya kaldılar. Geçen yılın Ekim ayında, bir bölge temyiz mahkemesi, beraat kararını usuli gerekçelerle bozdu ve yeniden yargılama emri verdi. 30 Eylül'de başlayacak olan yeniden yargılamada üçü de "terör örgütü propagandası yapmak", "suç işlemeye alenen tahrik etmek" ve "suçluyu ve suçluyu övmek" gibi düzmece suçlamalarla karşı karşıya kalacak.


20 yılı aşkın bir süredir Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğünün yılmaz savunucusu olan Önderoğlu, yurt içinde ve yurt dışında birçok ödüle layık görüldü.


Türk gazeteciler genellikle gazetecilik faaliyetleri nedeniyle hedef alınıyor ve hapse atılıyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler'e (RSF) göre Türkiye, dünyanın en büyük profesyonel gazeteci hapishanelerinden biri ve basın özgürlüğü açısından 180 ülke arasında 153. sırada yer alıyor.


Stockholm Özgürlük Merkezi'nin “Türkiye'de Tutuklu ve Aranan Gazeteciler” veri tabanına göre, Türkiye'de 174 gazeteci hapiste ve 167 gazeteci aranıyor ve ya sürgünde ya da serbest durumda.


Ribeiro, temel insan hakkının ifade özgürlüğünün etkin bir şekilde korunmasını sağlamak amacıyla, yetkilileri Türkiye'de geniş çapta yorumlanan ulusal terörle mücadele yasalarını gözden geçirmek ve bunları AGİT taahhütleri ve uluslararası standartlara uygun hale getirmek için somut ve anlamlı adımlar atmaya teşvik etti, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları dahil.

Wednesday, September 29, 2021

Rus gazetesi Erdoğan'ı "Zavallı" olarak nitelendiriyor!

 Rus hükümetine yakın Pravda gazetesi, Rusya ziyareti öncesinde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik sert sözler içeren Rus medyasında bir makale yayınladı.


Gazete, tehdit edici yazısında Erdoğan'ı "fakir" olarak nitelendirerek, Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler'deki konuşmasına atıfta bulundu ve konuşmadan önce iyice düşünmesi gerektiğini belirtti.


Erdoğan, Birleşmiş Milletler'de yaptığı konuşmada ülkesinin Kırım'ın Rusya'ya ilhakını tanımadığını belirterek, "Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne ve egemenliğinin korunmasına büyük önem veriyoruz" dedi.

Rus gazetesi, Erdoğan'ın Rus mevkidaşı Vladimir Putin ile görüşmesinin arifesinde yaptığı açıklamaları tamamen uygunsuz buldu.

Rus gazetesi, Erdoğan'ın açıklamalarının Moskova'dan sert tepki alacağını bildiğini de sözlerine ekledi.

Gazete, Erdoğan'ın Kırım Tatarları ile Osmanlı İmparatorluğu'ndan bu yana uzanan ilişkileri yeniden canlandırmak ve Osmanlı düşüncesini yeniden canlandırmak istediğini söylüyor.

Rus gazetesi Erdoğan'a ağır hakaretler yağdırarak, "Erdoğan'ı anlamak kolay, zavallının bir daha seçimi kazanma şansı yok. Türkiye, siyasi kazanç için Rusya'nın bir bölümünü işgal etmeye mi çalışıyor? Osmanlı İmparatorluğu uzun zaman önce sona erdi. Bölgede heyecan verici bir oyun olacak gibi görünüyor ve hepimiz bekleyip Putin ve Esad'ın bunu nasıl oynayacağını göreceğiz."

Reuters: Türkiye Suriye'de yeni bir savaşa hazırlanıyor

 Reuters haber ajansı, Türkiye'nin bölgeye askeri takviye göndermesinin ardından Suriye'de yeni bir savaşın eşiğinde olduğunu söyledi.


Rusya son zamanlarda Suriye'deki son muhalefet kalesi olan kuzeybatı bölgelere hava saldırılarını yoğunlaştırırken, Türkiye bölgeye takviye gönderdi.


Hava saldırıları, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Soçi'de bir araya gelmesinden üç gün önce gerçekleşti.

Rusya'nın Afrin çevresindeki köyleri hedef aldığı bildirilirken, Türk destekli muhalif gruplara ait kaynaklar, hava saldırılarında en az beş savaşçının öldürüldüğünü ve 12 sivilin de yaralandığını bildirdi.

Geçtiğimiz yıllarda Türkiye, Suriye'de Kürt nüfuzunu frenlemek ve Suriye ordusunun Türk kuvvetlerinin mevzilerine doğru ilerlemesini durdurmak olan çeşitli operasyonlar gerçekleştirdi.

Türk destekli Özgür Suriye Ordusu'nun sözcüsü Binbaşı Youssef Hammoud ajansa yaptığı açıklamada, "Rusya bu hafta İdlib ve Halep'in kuzeyindeki sınır boyunca saldırılarını artırdı" dedi.

Hammoud, Türkiye'nin son iki hafta içinde bölgeye çok sayıda asker gönderdiğini ve onlarca üssü takviye ederek bölgeye yönelik bir saldırıyı önleme kararlılığını gösterdiğini açıkladı.

Türk ordusunun tüm askeri üsleri takviye ettiğini, muharebe mevzileri almak üzere bölgeye zırhlı araç, asker ve teçhizat gönderdiğini sözlerine ekledi.

Askeri kaynakların, Türkiye'den gelen roketatar ve tanklardan oluşan bir askeri konvoyun Cumartesi gecesi Suriye sınırını geçtiğini ve Türk üslerinin bulunduğu Jabal al-Zawiya'ya doğru ilerlerken görüldüğünü söylemesi dikkat çekicidir.

Öte yandan Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad, Birleşmiş Milletler zirvesi çerçevesinde New York'ta yaptığı konuşmada, "teröristlerde" olduğu gibi Türk ve Amerikan askerlerini ülkeden çıkaracaklarını söyledi.

Mikdad, tüm Suriyeli mültecilerin güvenli ve gönüllü dönüşleri için Suriye'nin kapılarının ardına kadar açık olduğunu belirtti. Dışişleri Bakanı, Suriye hükümeti ve müttefiklerinin geri dönüşü sağlamak ve geri dönenlerin temel ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli tüm önlemleri aldığını belirtti. Miqdad, Batılı ülkeleri Suriyelilerin acılarından çıkar sağlamak ve onların güvenliğini önemser gibi yapmakla suçladı.

Mikdad, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na yaptığı konuşmada, ülkenin kuzeyindeki Türk ve Amerikan askeri varlığını kınayarak, Türk ve Amerikan askerlerinin varlığının yasadışı ve uluslararası hukukun açık ihlali olduğunu söyledi. El-Miqdad, Türk ve Amerikan askerlerinin ülkeden sınır dışı edileceğini belirterek, "Aynı kararlılık ve kararlılıkla ve uluslararası hukukun tüm imkanlarını kullanarak, teröristleri büyük bir çoğunluğundan nasıl temizlediysek, işgali de aynı kararlılık ve kararlılıkla sonlandıracağız. Suriye."

Türk yetkililer kısa süre önce Amerikan “Bloomberg” ajansına, Ankara'nın Suriye rejim güçlerinin olası saldırılarını caydırmak ve Türkiye sınırına yakın otoyolları kontrol etmek için Suriye'deki askeri varlığını 2 bin askerle güçlendireceğini doğruladı.

ABD ajansı, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın uzun süredir Suriye muhalefetinin kalesi olan İdlib'de Rus destekli rejim güçlerinin ilerleyişinin bir sonucu olarak ortaya çıkabilecek mülteci akınından endişe duyduğunu söyledi.

Şu ana kadar herhangi bir saldırgan davranış gözlemlenmese de son dönemde Rus savaş uçaklarının artan saldırılarının ve Suriye rejim güçlerinin bölgeye seferberliğinin dikkat çektiğini sözlerine ekledi.

Erdoğan'ın Mart 2020'de Vladimir Putin ile imzaladığı ateşkes anlaşmasının ardından Türkiye ile Suriye rejim güçleri arasında İdlib'de ciddi bir hararetli çatışma yaşanmadığı bildiriliyor.

Tuesday, September 28, 2021

Türk-İş: Açlık sınırı 3 bin 49 TL, yoksulluk sınırı 9 bin 931 TL

 Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (Türk-İş) eylül ayında 4 kişilik ailenin açlık sınırının 3 bin 49, yoksulluk sınırının ise 9 bin 931 lira olduğunu açıkladı.


Türk-İş'in, çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla her ay yaptığı "Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması"nın 2021 yılı Eylül ayı sonuçları açıklandı.

Araştırmaya göre, bu ay 4 kişilik ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarını ifade eden "açlık sınırı" 3 bin 49 lira olarak belirlendi.

Gıda ile giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarına denk gelen "yoksulluk sınırı" ise 9 bin 931 lira 59 kuruş oldu.

Bekar bir çalışanın "yaşama maliyeti" de aylık 3 bin 709 lira 23 kuruş olarak hesaplandı.

Ankara'da yaşayan 4 kişilik ailenin gıda için yapması gereken asgari harcama tutarı, bir önceki aya göre yüzde 4,18 artış gösterdi.

Ağustos’ta açlık sınırı 2 bin 926 TL, yoksulluk sınırı 9 bin 533 TL, bekar bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de 3 bin 572 TL’ydi.

Yılın ilk dokuz ayı itibarıyla fiyatlardaki artış yüzde 17,72'yi bulurken gıda enflasyonunda son 12 ay itibarıyla artış oranı yüzde 24,56 oldu.


Türkiye yargı konseyi, Anayasa Mahkemesi kararına karşı gelen yargıcı terfi ettiriyor

 

Türkiye Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK), Anayasa Mahkemesi'nin muhalefetteki milletvekili Enis Berberoğlu hakkında verdiği kararı uygulamayı reddeden İstanbul mahkemesine başkanlık eden hakim Akın Gürlek'i Deutsche Welle Türkiye Servisi'ne terfi ettirdi.


Alican Uludağ'ın hikayesine göre HSK, daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından hak ihlalleri nedeniyle kararları bozulan hakimleri terfi ettirmeme kararına rağmen Gürlek'i "birinci sınıf hakim" konumuna yükseltti.


Ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Enis Berberoğlu'nun yeniden yargılama talebini reddeden İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargıç Gürlek, Anayasa Mahkemesi'nin yeniden yargılama kararının “mahkememizin görev alanına giren karara müdahale” olduğunu öne sürdü. ”


Eski gazeteci Berberoğlu, Suriye'ye silah taşıyan Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tırlarıyla ilgili gizli belgeleri sızdırdığı iddiasıyla 2017'de 5 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.


Casusluk yapmaktan ve kamyonların görüntülerini muhalefetteki Cumhuriyet gazetesine vermekten suçlu bulundu. Cumhuriyet, sevkıyatla ilgili orijinal haberi Berberoğlu'ndan geldiği iddia edilen bir videoya dayanarak yayınladı.


İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi'nin Şubat 2021'de verdiği ikinci bir kararın ardından Berberoğlu'na yönelik suçlamaları düşürdü. Kararın ardından Berberoğlu'nun CHP milletvekili statüsü ve dokunulmazlığı iade edildi.


Yargıç Gürlek, Kürt lider Selahattin Demirtaş'a terör örgütü propagandası yapmaktan 4 yıl 8 ay, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'na 9 yıl 8 ay hapis cezası gibi tartışmalı kararlarıyla tanınıyor. aylar sosyal medya paylaşımları nedeniyle.

Monday, September 27, 2021

Erdoğan neden Rusya'nın İdlib bölgesini bombalamasını görmezden geliyor?

 Rusya, Suriye'nin kuzeyindeki İdlib bölgesine hava bombardımanını yoğunlaştırmaya yöneldi ve 10 militanın öldürülmesiyle sonuçlandı.


Rusya, Türk ve Rus tarafların, içindeki cihatçı grupları silahsızlandırmak ve tasfiye etmek için anlaştıkları İdlib'i bombalamaya devam ediyor, ancak Türk tarafının bu bombalama konusundaki sessizliği, konunun Türkiye'nin tansiyonu düşürme arzusundan kaynaklanıp kaynaklanmadığına dair soruları gündeme getirdi. Bu ayın sonunda hem Erdoğan'ı hem de Rus mevkidaşı Vladimir Putin'i bir araya getirecek olan zirve öncesi atmosfer.


 Rusya'nın İdlib'i bombalaması, konumunun “olağanüstü” olduğu düşünülerek iktidara yakın medyada yer almadı.

Gözlemciler, Erdoğan'ın özellikle New York'taki Birleşmiş Milletler zirvesi sırasında Amerikalı mevkidaşı Joe Biden ile görüşememesinin ardından Rus mevkidaşının desteğini almak istemesine sessizliğin sebebini bağladı.

Putin, Suriyeli mevkidaşı Beşar Esad'ı Moskova'da kabul etmiş ve Türk mevkidaşı Erdoğan ile yapacağı beklenen görüşmeden haftalar önce kendisine desteğini bir kez daha yenilemişti.

Bir Rus kaynak, iki ülke heyetlerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Moskova ziyareti çerçevesinde yapacakları görüşmelerde diğer bölgesel meselelerin yanı sıra çetrefilli meselenin İdlib meselesi olacağını duyurdu.

Lavrov: Erdoğan ile Putin arasında özel bir anlaşma var

Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, düzenlediği basın toplantısında, Erdoğan ve Putin'le tansiyonun düşürülmesi konusunda mutabakata varılmasına rağmen İdlib'deki bombalı saldırının takviye edilmesinin gerekçesi, Rusya ile ABD'nin bu konuda anlaşıp anlaşmadıklarına ilişkin bir soruyu yanıtladı. Fırat'ın doğusunda.

Lavrov, cevabında, "Erdoğan ile Putin arasında İdlib konusunda özel bir anlaşma var ve Türk tarafı doğal muhalefeti terörist unsurlardan ayırma sorumluluğunu üstlendi. Yani bunun uzun zaman önce başarılması gerekiyordu, ama olmadı. Yavaş yavaş gidiyor."

Erdoğan hükümeti, Venezüella rejimine yönelik yaptırımları delen ABD'li zanlı Alex Saab'ın Türk ortağını ağırladı

 

ABD tarafından Venezüella rejiminin yaptırımlardan kaçmasına yardım etmekle suçlanan Alex Nain Saab Moran'ın Türk ortağı, son yıllarda Venezüella Devlet Başkanı Nicolás ile yakın ilişkiler kuran Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hükümetinin sponsorluğunda düzenlenen bir etkinliğe konuk oldu.


 Saab adına Türkiye'de birden fazla paravan şirket kurulmasına yardımcı olan İsviçre'de ikamet eden Türk iş adamı Veysel Altun'un bir Türk denizaşırı acentesine bağlı olduğu ortaya çıktı. Hatta Erdoğan hükümeti tarafından sübvanse edilen bir iş etkinliğinde İstanbul'da ağırlandı.


Altun, Dışişleri Bakanlığı'na bağlı Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) tarafından başlatılan bir Türk hükümeti girişimi olan Dünya Türk İş Konseyi'nin (DTİK) yurtdışında güvenebileceği Türk iş adamları listesine girdi, incelendi ve listeye eklendi. Ticaret. Kendisi ve akrabası Bünyamin Altun, İstanbul'daki hükümet etkinliğine dünyanın dört bir yanından gelen diğer Türk iş insanlarıyla birlikte katıldı.


Altun, DTİK etkinliğine İsviçre firması Racolas Holding AG'nin genel müdürü olarak katıldı. 26-27 Mart 2016 tarihlerinde gerçekleştirilen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun açılış konuşmacıları olduğu etkinlikte, Türk liderlerini dinlemek, iş ağlarını genişletmek için İstanbul'a gelen 65 ülkede Türklere ait 486 firma yer aldı. ve grev anlaşmaları.

Sunday, September 26, 2021

Bu da kira anketi: Ankete katılanların yüzde 96,5'inin görüşü aynı

 

Aksoy Araştırma tarafından haftalık olarak yayımlanan Türkiye Monitörü araştırmasının 38 Hafta sonuçlarında kira fiyatlarına yönelik çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı.

Araştırmaya göre, Türkiye kamuoyunun neredeyse tamamı ev kira ücretlerinden şikâyetçi.

Araştırmaya katılanlara yöneltilen “Sizce Türkiye'de ev kiraları ne düzeydedir?” sorusuna katılımcıların yüzde 79,1 “çok yüksektir” yanıtını verirken; yüzde 17,4 “yüksektir” yanıtını verdi.

Türkiye genelinde yapılan araştırma sonuçlarına göre, yüzde 96,5 Türkiye’de ev kiralarının “çok yüksek” veya “yüksek” olduğu görüşünü paylaştı.

Ev kira ücretlerinin “olması gerektiği gibi” olduğu görüşünü paylaşanların oranı sadece yüzde 3,1 seviyesinde kalırken; kira ücretlerinin “düşük” veya “çok düşük” olduğu görüşünü paylaşanların oranı yüzde 0,4 olarak açıklandı.

Seçmen bazında açıklanan araştırma sonuçlarına göre, Cumhur İttifakının iki bileşeni olan AKP ve MHP seçmeni arasında da ev kira ücretlerinin “çok yüksek” veya “yüksek” olduğu görüşüm hâkim.

AKP seçmeninin yüzde 93,8’i kira ücretlerinin “çok yüksek” veya “yüksek” olduğunu belirtirken; yüzde 5,6’sı kira ücretleri “olması gerektiği gibi” yanıtını verdi.

Kira ücretlerinin “düşük” veya “çok düşük” olduğunu belirtken AKP seçmeni oranı ise sadece yüzde 0,5 seviyesinde kaldı.

MHP seçmeninin de yüzde 97’si kira ücretlerinin “çok yüksek” veya “yüksek” olduğunu belirtiyor. Kira ücretlerinin “olması gerektiği gibi” olduğu görüşünü paylaşan MHP seçmeninin oranı ise sadece yüzde 3 seviyesinde.

Erdoğan, Türkiye'nin ABD ile ilişkilerinin 'sağlıklı' olmadığını söyledi

 Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD-Türkiye ilişkilerinin gidişatının "iyiye işaret etmediğini" de sözlerine ekledi.


Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Perşembe günü yaptığı açıklamada, ülkesinin ABD ile ilişkisinin "sağlıklı" olmadığını söyledi.

Türk yayıncı Habertürk, BM Genel Kurulu marjında ​​Türk gazetecilere verdiği demeçte, "Türk-Amerikan ilişkilerinde sağlıklı bir sürecin işlediğini söyleyemem."

Erdoğan, "Umarım iki NATO ülkesi olarak birbirimize düşmanlık değil dostlukla yaklaşmalıyız" dedi. Ancak mevcut gidişat iyiye alamet değil” dedi.

Ankara'nın Washington'daki duruşu, Türkiye'nin kuzeydoğu Suriye'deki Kürt güçlerine karşı yürüttüğü askeri harekata, kötüleşen insan hakları siciline, Ankara'nın Doğu Akdeniz'deki doğalgaz araştırmalarına ve ABD'de bir Türk devlet bankasına karşı sürmekte olan davaya karşı soğudu.

Nisan ayında Başkan Joe Biden'in günümüz Türkiye'sindeki asırlık Ermeni katliamını resmen "soykırım" olarak tanıyan ilk Amerikan başkanı olmasıyla ilişkiler daha da kötüleşti.

Ancak en büyük gerginlik kaynağı, Türkiye'nin ABD'nin NATO'nun hava savunma yeteneklerine tehdit oluşturduğunu ve kendi F-'inin güvenliğini tehlikeye atabileceğini söylediği Rus yapımı S-400 karadan havaya füze savunma sistemini satın alması oldu. 35 gizli savaş uçağı.

Trump yönetimi, milyarlarca dolarlık satın alma işlemine yanıt olarak, Türkiye'yi F-35 programından çıkardı ve Amerika'nın Düşmanlarına Yaptırımlarla Mücadele Yasası (CAATSA) kapsamında Ankara'ya sınırlı yaptırımlar uyguladı.

Biden ve Erdoğan, S-400 konusunu görüştüler ancak Haziran ayında NATO zirvesinde yaptıkları görüşmede bir karara varamadılar. ABD'li yetkililer, CAATSA yaptırımlarını sürdüreceklerini ve Türkiye'nin Rusya'dan bir başka büyük silah alımı yapması halinde ek yaptırım tehdidinde bulunduklarını söylüyor.

"F-35 aldık. 1.4 milyar dolar ödedik ve bu F-35'ler bize verilmedi" dedi. "ABD'nin önce bunu çözmesi gerekiyor"

Erdoğan'ın yorumları, Beyaz Saray ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan ile Türk mevkidaşı İbrahim Kalın arasında Çarşamba günü yapılan görüşmenin ardından geldi. ABD'den yapılan toplantıya ilişkin bir açıklamaya göre, ikili “ABD-Türkiye ikili ilişkisini geliştirmek için devam eden diyaloğun önemi üzerinde anlaştılar”.

Saturday, September 25, 2021

Emine Erdoğan’ın yemek kitabı için devlet bütçesinden 1 milyon TL harcanmış

 Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın “Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı” isimli kitabının basım ve tanıtımı için Kültür ve Turizm Bakanlığının bütçesinden 1 milyon TL’ye yakın para harcandığı ortaya çıktı.


Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın “Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı” isimli kitabının basım ve tanıtımı için devlet bütçesinden harcanan para ortaya çıktı.

Emine Erdoğan’ın “Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı” kitabının basımı için 275 bin TL harcandığı, İstanbul Cam ve Billur Müzesi’nde düzenlenen tanıtım toplantısı için de 700 bin TL’lik sözleşme imzalandığı öğrenildi. Böylece kitabın toplam maliyetinin 1 milyon TL’ye yaklaştığı belirtildi.

Cumhurbaşkanlığı himayesinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülen ve Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nca da desteklenen kitap projesi için basım ve tanıtıma yönelik iki ayrı ihale düzenlendi. Kitabın basımı için yapılan ihale Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü’nce 3 Haziran 2021 tarihinde pazarlık yöntemi ile gerçekleştirildi. Bakanlık, üç matbaa firmasının teklif verdiği ihale sonucunda 8 Temmuz’da Ofset Filmcilik ve Matbaacılık isimli şirket ile 275 bin TL’lik sözleşme imzaladı. Genel Müdürlük, 27 Ağustos’ta da tanıtım organizasyonuna yönelik bir ihale açtı. Yine aynı şekilde pazarlık yönteminin kullanıldığı ihalenin yaklaşık maliyeti 789 bin 250 TL olarak hesaplandı. İhale sonucunda 1 Eylül’de Pera Etkinlik isimli şirketle 700 bin TL’lik sözleşme imzalandı.

halenin ardından kitabın tanıtımı 4 Eylül günü İstanbul Cam ve Billur Müzesi’nde düzenlenen toplantı ile yapıldı. Toplantıda konuşan Emine Erdoğan, birbirinden değerli şefler ve akademisyenlerin çok titiz bir çalışma yürüttüklerini, zengin mutfak kültürünün hak ettiği yeri bulması için büyük özveri gösterdiklerini belirterek, projeyi yürüten Kültür ve Turizm Bakanlığına, destek veren Türkiye Turizm ve Tanıtım Geliştirme Ajansına (TGA) teşekkür etti. Emine Erdoğan, ayrıca gastrodiplomasinin son yıllarda tüm dillerde yerini aldığına dikkati çekerek, “Lezzet dünyasında kendini ön sıralara yerleştirenlerin, tüm dünyanın kalplerini kazandıkları aşikârdır” ifadesini kullandı.

PRESTİJ KİTAP OLARAK BASILACAK

Prof. Dr. Mehmet Öz, Prof. Dr. Arif Bilgin, Prof. Dr. Günay Kut, Doç. Dr. Özge Samancı ve Dr. Gönül Paksoy danışmanlığında hazırlanan kitapla ilgili bakanlıktan yapılan açıklamada ise asırlık geleneksel tariflerin aslına uygun reçeteleri kayıt altına alınarak gelecek nesillere aktarılması hedeflendiği belirtildi. “Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı” kitabı, uluslararası üst düzey tanıtım kapsamında Cumhurbaşkanlığı yayınlarından prestij kitap olarak basılacak. Aynı zamanda Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınlarından Türkçe basılacak kitap, Ekim 2021 itibarıyla kitabevlerinde satışa sunulacak.

30 öğrenciye işkence ve soyulma nedeniyle.. Anadolu İlköğretim Okulu müdürüne 10 ay hapis

 

Anadolu İlkokulu öğrencilerinin annelerinden biri, çocuklarına işkence yaptığını ve okul tuvaletlerinde çırılçıplak soyunmaya zorladığını iddia ederek okul müdürüne suç duyurusunda bulundu.


 Anne, şikayetinde, oğlunun vücudunda çok sayıda yara izi olduğunu ve bu nedenle maruz kaldığı şiddet nedeniyle kalıcı olarak sakat kaldığını ifade etti.


Oğlunun bu kişinin tek mağduru olmadığını, ancak çok sayıda öğrenci olduğunu, öğrencileri kendisiyle birlikte tuvalete gitmeye ve ardından kıyafetlerini çıkarmaya zorladığını kaydetti.


Dokuzuncu Anadolu Ceza Mahkemesi, okul müdürünü bu suçları işlemekten ve 30 çocuğa karşı disiplin yetkisini kötüye kullanmaktan 10 ay 15 gün hapis cezasına çarptırdı.

Thursday, September 23, 2021

5 yılda bin 500’den fazla avukat yargılandı, 600’den fazlası tutuklandı

 Koşulsuz Adale Hareketi’nden Enes Kabadayı, son 5 yılda bin 500’ün üzerinde avukatın yargılandığını, 600’den fazlasının da tutuklandığını belirtti.



HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun ÖFG TV’sinin konukları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önünde 43 haftadır süren adalet nöbetleri ile Türkiye’deki hukuksuzluklara dikkat çeken Koşulsuz Adalet Hareketi’nden Enes Kabadayı ve Ayça Karababa oldu.

Neyi amaçladıklarını ve bugüne kadar gerçekleştirdikleri eylemler hakkında bilgiler veren Enes Kabadayı, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yargının önemli ayaklarından biri olan avukatlığın artık yapılamaz duruma getirildiğini söyledi.

Kabadayı, neden AİHM önünde nöbet tutuklarını, şöyle açıkladı: “AİHM’in önünü seçmemizin nedeni şudur; Türkiye AİHM’in şu an en son veriler değişmiş olabilir yaklaşık 184 kararını uygulamıyor. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi bu hafta içerisinde Osman Kavala, Demirtaş ile ilgili Aralık’a kadar süre verdi. Türkiye bu ve diğer dosyalarda hukukun arka bahçesinde dolanarak işlevsiz bırakıyor. Biz hem mahkemenin karar vereceği dosyalarda geç gelen adaletlerde adalet değildir, mahkemede daha fazla bu dosyaları öncelikli olarak ele alınmasını ve konseyin de bu kesinleşen kararların uygulanması konusunda AİHS’nde yazan gerekli usulleri işletmesi doğrultusunda taleplerde bulunarak mahkemenin önünde nöbet başlattık.”






Türkiye, daha önce “Filistin davasına ihanet” olarak nitelendirdiği bir anlaşmayı onayladı.

 Türkiye, daha önce "Filistin davasına ihanet" olarak nitelendirdikten sonra ABD'deki Ortodoks Yahudi Ticaret Odası ile yaptığı ortak açıklamada "İbrahim Anlaşması"na açık desteğini açıkladı.


Geçen yıl BAE ve İsrail İbrahimi Anlaşmayı imzaladığında, Türk Dışişleri Bakanlığı anlaşmayı kınayan ve bunun Filistin davasına ihanet olduğunu vurgulayan bir bildiri yayınladı.

Ancak Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Adalet ve Kalkınma Partisi'ne bağlı en büyük Türk örgütü olan "Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi" ve Ortodoks Yahudi Ticaret Odası tarafından imzalanan ortak açıklamada, bu Brahimi anlaşmasına destek verdi. .

Türk yetkililerin bu anlaşmaya karşı daha önce yaptıkları açıklamalara rağmen, iki taraf ortak açıklamanın 5. maddesindeki "İbrahim Anlaşması"nı açıkça destekledi.

Ortak açıklamanın beşinci maddesinde, Körfez ülkeleri ile İsrail arasındaki ilişkileri normalleştirmek için 2020 yazında imzalanan İbrahimi Anlaşma'yı “bölgesel barış, refah ve güvenlik girişimi” olarak nitelendirdi ve iki tarafın bu tür anlaşmalara desteğini ilan etti.

Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim, Amerika'nın New York kentinin kalbinde, Ortodoks Yahudi Ticaret Odası'nın bir temsilcisiyle iki taraf arasında üzerinde anlaşmaya varılan ifadeyi tutarken göründüğü bir resim yayınladı.

BAE bu anlaşmayı Ağustos 2020'de imzaladığında Türkiye onu "Filistin davasına ihanet etmekle" suçladı. Adalet ve Kalkınma Partisi Sözcüsü Ömer Çelik, anlaşmayı "Filistin davasına siyasi bir suikast" olarak nitelendirdi.

Wednesday, September 22, 2021

Ahmet Türk: Kürtlerin, AKP ile bir geleceği olamaz

 Ahmet Türk, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun Kürt sorununun çözümüne ilişkin açıklamaları sonrası değerlendirmelerde bulundu. CHP'nin daha açık bir tutum geliştirmesi gerektiğini vurgulayan Türk, "İktidarın yarattığı bu tablo karşısında Kürtlerin, AKP ile bir geleceği olamaz" ifadesini de kullandı.


Türkiye siyasetinin önemli isimlerinden Ahmet Türk, Kürt sorununa ilişkin CHP ve HDP'den gelen açıklamalar sonrası değerlendirmelerde bulundu. CHP'nin Kürt sorunu konusunda daha açık olması gerektiğini vurgulayan Türk, "İktidarın yarattığı bu tablo karşısında Kürtlerin AK Parti ile bir geleceği olmaz, bir görüşmesi olmaz" ifadesini kullandı.


"BUGÜN BİR MUHATAP BULMAZ ZOR"

Bianet'ten Ruken Tuncel'in sorularını yanıtlayan Türk, muhatap tartışmalarına ilişkin "Muhatap olsaydı bu kadar acılar yaşanmazdı. Muhatap olmadığı için bugün bu sorun bir çıbana dönüşmüş durumda. Ama mücadele ederken aynı zamanda bir muhatap yaratmanın da mücadelesini vermek zorundasınız. "Kürtler, kültürel, kimliksel olarak tanınmak istiyor, bir  statüye sahip olmak istiyor", fikrini içselleştiren bir anlayış olmadığı için bir muhatap ortaya çıkmıyor. “Kürtler bir halktır, dilleri vardır, kendi bölgelerini kendileri yönetebilecek bir hakka sahip olması gerekir” anlayışı ortaya çıktığı zaman bu sorun çözülür veya bir muhataptan söz edilir. Ama bugün bir muhatap bulmak zor." ifadelerini kullandı. 

"CHP'NİN KÜRT SORUNUNA İLİŞKİN AÇIK BİR MESAJI YOK"

CHP'nin güçlendirilmiş parlamenter sistemden söz etmesine rağmen insan hakları, demokrasi, Kürt sorunu konularında verdiği açık bir mesaj olmadığını söyleyen Türk, "Demokratik bir gelecek için mücadele ettiğini söyleyenler, insan hakları, demokrasi, Kürt sorunu konusunda açık şekilde fikirlerini ortaya koymalı ve bir deklarasyonla ortaya çıkmalı neler yapacağını belirtmeli." dedi.

"KÜRT SORUNU BİR TÜRKİYE SORUNUDUR"

Kürt sorunun yalnızca Kürtlerin değil tüm Türkiye halklarının sorunu olduğunu vurgulayan Türk, "Kürt sorunu bir Türkiye sorunudur, bütün halkların sorunudur ve gerçekten demokratik çağdaş bir Türkiye isteniyorsa, bütün farklılıkların kimliklerin özgürce bir ülke yaratmamız gerekiyor, bizim mücadelemiz budur." şeklinde konuştu.

"KÜRTLERİ BEKA SORUNU OLARAK GÖRÜYORLAR"

"Ortadoğu'da Kürtler önemli bir halk 40 milyonu aşan bir nüfusa sahip, tabi ki herkes kendine potansiyel tehlike olarak görüyor. Türkiye, Kürtlerle çok iyi diyalog kurabilirdi, ortak değerler etrafında buluşabilirdi, diğer parçalar yine Kürtlerle kendi içlerinde uzlaşabilirlerdi ama maalesef bu yapılmıyor, beka sorunu olarak görüyorlar." diyen Ahmet Türk, "Yanlışlık burada; Kürtler, ne Türkiye halklarının ne de başka halkların düşmanıdır, birlikte yaşadığı bütün halklarla eşit, adil, özgür yaşamı esas alan bir dünya görüşüne sahiptir." ifadesini kullandı.

"KÜRTLERİN, AK PARTİ İLE BİR GELECEĞİ OLAMAZ"

Siyasetçilerin oy kaygısıyla hareket ettiğini ancak risk almak zorunda olduğunu belirten Türk, "Türkiye halkı ulusalcıdır, ulusalcıları desteğini kaybederiz' anlayışını doğru bulmuyoruz. Ana muhalefet partisinin bunu aşması gerekir, bunu aştığı zaman, Kürtler kiminle demokrasi için birlik olacağının kararını verir. Tabi ki bugün iktidarın yarattığı bu tablo karşısında Kürtlerin AK Parti ile bir geleceği olmaz, bir görüşmesi olmaz. Birileri bizden uzak bile dursa, biz bize düşen rolü Kürtler olarak oynayacağız, ama bu nereye kadar gider. Bu sorunun çözümü için yeterli olur mu? Biz yerel seçimlerde destekledik, 10-11 ilde bizim desteğimiz olmasaydı seçimi alamazlardı. Ancak ana muhalefet partisi gelecekle ilgili projelerini daha açık ve net ortaya koymalı, Kürtlerin beklentisi de budur, “yarın için ne yapacak.” Yan cebime koy mantığı hiçbir sorunu çözmez." ifadelerini kullandı.

5 Türk gazeteciye terör suçlamasıyla hapis cezası

 Basın özgürlüğü gözlemcisi Jailed Journos, Antalya ilindeki bir mahkemenin üç gazeteciyi terör örgütü üyeliğinden ve diğer iki gazeteciyi Gülen hareketiyle bağlantıları nedeniyle terör örgütüne yardım etmekten mahkum ettiğini bildirdi.


Cihan haber ajansında çalışan Cihat Ünal, Ömer Özdemir ve Serhat Şeftali 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Zaman gazetesi muhabiri Osman Yakut ve Bizim Antalya haber sitesinin sahibi Olgun Matur'a 3'er yıl 2'şer ay hapis cezası verildi.


Diğer beş gazeteci - Ali Orhan, Hasan Yavaşlar, Özkan Mayda, Kenan Baş ve Onur Fazıl Soydal - tüm suçlamalardan beraat etti.


Zaman gazetesi ve Cihan haber ajansı Feza Medya Grubu'nun bir parçasıydı. Grup, Gülen hareketiyle bağlantılı olduğu iddiasıyla 4 Mart 2016'da hükümet tarafından ele geçirilmiş ve 15 Temmuz 2016'daki başarısız darbe girişiminin ardından çıkarılan olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesiyle kapatılmıştır.


Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 17-25 Aralık 2013'teki yolsuzluk soruşturmalarından bu yana dönemin Başbakanı Erdoğan, aile üyeleri ve Türk din adamı Fethullah Gülen'den ilham alan inanç temelli bir grup olan Gülen hareketinin takipçilerini hedef alıyor. onun iç çemberi.


Soruşturmaları bir Gülen darbesi ve hükümetine karşı komplo olarak değerlendiren Erdoğan, hareketi terör örgütü ilan etti ve üyelerini hedef almaya başladı. Soruşturmaya katılan çok sayıda savcı, hakim ve polisin yanı sıra bunları haber yapan gazeteciler de dahil olmak üzere binlerce kişiyi tutukladı.


Erdoğan, Gülen'i planlamakla suçladığı Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından harekete yönelik baskıları yoğunlaştırdı. Gülen ve hareket, sonuçsuz kalan darbeye veya herhangi bir terör faaliyetine karışmayı şiddetle reddediyor.


Türk gazeteciler, gazetecilik faaliyetleri nedeniyle sıklıkla hedef alınıyor ve hapse atılıyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler'e (RSF) göre Türkiye, dünyanın en büyük profesyonel gazeteci hapishanelerinden biri ve basın özgürlüğü açısından 180 ülke arasında 153. sırada yer alıyor.


Stockholm Özgürlük Merkezi'nin “Türkiye'de Tutuklu ve Aranan Gazeteciler” veri tabanına göre, Türkiye'de 174 gazeteci hapiste ve 167 gazeteci aranıyor ve ya sürgünde ya da serbest durumda.


Tuesday, September 21, 2021

Türk savcıları 2016-2020 yılları arasında terörle ilgili 1,5 milyondan fazla soruşturma başlattı

 

BirGün gazetesinin Adalet Bakanlığı tarafından yayınlanan 2020 istatistiklerine dayandırdığı haberine göre, Cumhuriyet savcıları 2016-2020 yılları arasında terör iddialarıyla ilgili 1.576 milyon soruşturma başlattı ve bunlardan 208.833'ü sonuçlandı.


BirGün'den Zilan Akay'a konuşan avukat Bilgin Yeşilboğaz, Türk hukukunda terörün belirsiz tanımı nedeniyle soruşturma sayısının çok yüksek olduğunu söyledi.


Yeşilboğaz, "Türkiye'de terörün tanımı sürekli değişiyor" dedi. Yaptığımız her eylem veya yaptığımız her açıklama, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değil, terörizm kapsamında değerlendirilmektedir” dedi.


Yeşilboğaz'a göre bu kadar çok terör vakasının olması hukuken mümkün değil. “Hangi eylemlerin terörle bağlantılı suçların bir parçası olarak kabul edilmesi gerektiğini belirlemek için uluslararası kriterler kullanılsaydı, sayılar çok daha düşük olurdu” dedi. “Hükümet buna karşı olan her şeyi terörizm olarak görüyor. … Bu ülkede bir anda terörist olabilirsiniz.”


Türk hükümeti, politikalarını eleştirenleri hedef almak ve meşru faaliyetleri suç saymak için “silahlı terör örgütüne üye olma” şeklindeki belirsiz ve kesin olmayan suçlamayı kötüye kullandığı için geniş çapta eleştirildi.


Ağustos 2020'de BM raportörleri, Ankara'nın terörle mücadele yasasının (3713) uluslararası hukuk yükümlülüklerine uymadığını ve ülkenin terörle mücadele yasal çerçevesinin acilen gözden geçirilmesi gerektiğini vurgulamak için Türk hükümetine ortak bir mektup gönderdi.


Benzer şekilde, Birleşmiş Milletler Keyfi Gözaltı Çalışma Grubu başkan yardımcısı ve üç özel raportör, Kasım 2020'de Türk hükümetine terörle ilgili suçlamaların hükümeti eleştirenleri hedef almak için defalarca kötüye kullanıldığını belirten bir mektup gönderdi.

Erdoğan'ın Avrupa Birliği'nin aşırı sağcı ırkçı grubunun sponsor olduğu New York etkinliğini yasaklaması istendi.

 

Şu anda yıllık BM Genel Kurulu için New York'ta bulunan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hükümeti tarafından finanse edilen Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi (TASC) tarafından düzenlenen cansız bir etkinlikte parti üyelerine ve Amerikalı Müslümanlara hitap etti. New York etkinliğine sponsorlar ve katkıda bulunanlar arasında, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) müttefiki olan aşırı sağ Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ile bağlantılı olan Bozkurtlar adlı oldukça tartışmalı, ırkçı bir grup vardı.


Erdoğan'ın görüşmesi, Türk devlet kurumlarının yanı sıra ABD'de bulunan AKP yanlısı dernekler tarafından finanse edildi. Toplantıya önceki yıllarda olduğu gibi Erdoğan yanlısı işadamları dernekleri de katılımcı desteği verdi. Bu yılki sponsorlar arasında ABD'deki popüler Türk futbol kulüplerinin taraftar dernekleri de yer aldı. Tüm siyasi partilerden taraftarları olduğu için genellikle siyasetten uzak duran Türk futbol taraftar dernekleri, azalan maliyeti de göz önünde bulundurarak etkinliğe katılabilirlerdi.


Bozkurtlar (Bozkurtlar veya Türkçe Ülkü Ocakları), Erdoğan'ın Türkiye'deki en büyük destekçisi olan aşırılıkçı MHP'nin gençlik örgütüdür. 70'li ve 80'li yıllarda solcularla silahlı çatışmalara giren örgüt, 1980 darbesinden sonra yeniden açıldıktan sonra bir sivil toplum örgütü olarak faaliyet gösterdiğini iddia ediyor. Ancak Ülkü Ocakları, Kürtlere yönelik şiddet, MHP'yi eleştiren gazetecilerin dövülmesi, göçmen karşıtı mitingler ve mafya liderleriyle yakın ilişkilerle sık sık gündeme geliyor.


Gri Kurtların Amerikan şubesi, 1993'ten beri faaliyet gösteren ve merkezi Clifton, New Jersey'de bulunan bir dernektir. Görünüşte çok aktif olmayan dernek, Ermeni soykırım iddiaları ve Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ sorunu ile ilgili faaliyetlere zaman zaman katılmakta, dini/milli günlerde açıklamalar yapmakta ve ABD'de yaşayan Türkler Türkiye'de olduğu için Türkiye seçimleri sırasında propaganda yapmaktadır. orada oy kullanabilir. Bozkurtların özellikle ABD'deki Türklerin yoğun olarak yaşadığı New Jersey, Pennsylvania ve Delaware'de destekçileri var. Derneğin başkanı, MHP'nin ABD'deki resmi temsilcisi olan Alper Adil Yiğiter'dir. Amerikan Bozkurtları'nın sosyal medya hesaplarının yanı sıra Yiğiter'in kişisel hesaplarında da Erdoğan ve AKP aleyhine önemli sayıda eski paylaşımlar var. 2015 yılına kadar Erdoğan'ın şiddetli bir rakibi olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli gibi Yiğiter de Erdoğan'ı Kürtlere verdiği tavizler nedeniyle vatan haini olarak gördü ve Bozkurtların başkanlık sistemi hayallerine son vereceğini iddia etti. Türkiye'de yönetişim. Ancak, Türkiye'nin başkanlık sistemine geçişine en büyük desteği 2017'de yapılan anayasa referandumunda MHP verdi.

Monday, September 20, 2021

Gençler 'Oy moy yok' diyor, Kurtulmuş 'harikalar diyarı'nda...

 Geleceksizlik ile boğuşan Z kuşağı, 19 yıldır iktidarda olan AKP’ye her platformdan tepkiler gösterirken, AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, “18-30 yaş arasındaki gençlerde birinci parti AK Parti’dir hem de açık ara AK Parti’dir” dedi.


Geçen yıl pandemi nedeniyle yarım kalan eğitime ve salgın tehlikesine rağmen Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın (YKS) ertelenmeyeceğini canlı yayınla duyuran AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Z kuşağı “Oy moy yok” diyerek dislike atmıştı. Öğrencilerin tepki olarak canlı yayının yorum bölümüne “OY MOY YOK SİZE” mesajları yağdırdı. Daha sonra video yorum özelliğine kapatıldı.

Geçen 1 yıllık sürede seçimler yaklaşırken Z kuşağını da kazanmak isteyen AKP’liler, ‘XYZ sosyal’ isimli bir sosyal medya hesabı ile gençleri trollemeye çalıştı. Olayı fark eden gençler ise hesaba ‘Oy moy yok’ gibi mesajlar atınca hesap yorum yapmaya kapatıldı.

Geleceksizlik ile boğuşan gençler AKP’ye tepki yağdırmaya devam ederken AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, “Z kuşağı 18-30 yaş arasındaki gençlerde birinci parti AK Parti’dir hem de açık ara AK Parti’dir" dedi.

‘GENÇLERDE BİRİNCİ PARTİ AK PARTİ’DİR, HEM DE AÇIK ARA AK PARTİ’DİR’

Kurtulmuş, Edirne'de Keşan ilçesindeki Gökçetepe Tabiat Parkı'nda düzenlenen AK Parti İstanbul Gençlik Kolları Eğitim ve Motivasyon Kampı'nı ziyaret etti. Birkaç yıl önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Ankara’dan İstanbul’a yürüyüş yaptığını anımsatan Kurtulmuş, bu yürüyüşün ardından Türkiye’de eş zamanlı olarak "Z kuşağı" tartışması başlatıldığını dile getirdi.

Her kuşağın farklılıkları olduğuna değinen Kurtulmuş, “Benim çocuklarımla aramdaki kuşak farkı da öyle. Bu Z kuşağı meselesi algı operasyonunun bir parçasıdır. Şunu demeye başladılar: ’Efendim genç kuşak AK Parti’den uzaklaşıyor'. Bütün bunları söyleyebilmek için Z kuşağı meselesini getirdiler” ifadesini kullandı.

‘GENÇ KUŞAK TÜRKİYE’NİN GARANTİSİDİR, GELECEĞİNİN GARANTİSİDİR’

AK Parti gençliğinin hem itirazını yapıp hem de çözümlerini ortaya koyarak Türkiye’nin daha ileriye gitmesini sağladığını söyleyen Kurtulmuş sözlerini şöyle tamamladı:

"Onlar Z kuşağı etrafında fırtınalar yaratıyorlar ya biz de diyoruz ki hiç meraklanmayın, sizin Z kuşağı diye tanımladığınız en genç kuşak Türkiye’nin garantisidir, geleceğinin garantisidir. Ve inşallah çok daha güçlü şekilde yoluna devam edecek. Türkiye’nin teminatı da Türkiye’nin en genç kuşağıdır. Dünyayı daha iyi görmeyi, daha iyi eğitim almayı daha ciddi şekilde sosyalleşmeyi başarabilecek imkanları olan bir kuşaktır. Onun için istedikleri algıyı yapsınlar hiç bunlara takılmayın, gerçekleri kendileri de görüyorlar. Kendileri de anket yaptırıyorlar, bütün yapılan anketlerde onların Z kuşağı dediği 18-30 yaş arasındaki gençlerde birinci parti AK Parti’dir hem de açık ara AK Parti’dir."

ABD’ye giden Erdoğan’ı havalimanında Bakan Çavuşoğlu karşıladı

 

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, New York'taki Birleşmiş Milletler 76. Genel Kurulu'na katılmak üzere "TC-TRK" uçağıyla ABD'ye geldi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, John F. Kennedy Uluslararası Havalimanı'nda (JFK) Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Hasan Murat Mercan ile diğer yetkililer karşıladı.

Erdoğan ile eşi Emine Erdoğan, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Ticaret Bakanı Mehmet Muş, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve AKP Genel Başkanvekili Binali Yıldırım da ABD'ye geldi.

Sunday, September 19, 2021

Adil yargılanma hakkı Türkiye'de en sık ihlal edilen hak


Anayasa Mahkemesi'nin internet sitesinde Cuma günü açıkladığı istatistiklere göre, adil yargılanma hakkı Türkiye'de en sık ihlal edilen haktır.


Anayasa Mahkemesi'nin 23 Eylül 2012 ile 30 Haziran 2021 tarihleri ​​arasında en az bir hak ihlali tespit ettiği 14.973 başvurudan 9.332'si adil yargılanma hakkı ihlaliyle ilgiliydi.


Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı 2012 yılında getirilmiştir.


Adil yargılanma hakkını 2.893 ihlalle mülkiyet hakkı ve 633 ihlalle ifade özgürlüğü izledi.


Mahkeme aynı dönemde 323.686 bireysel başvuruyu da alarak 271.727 başvuru hakkında kararını açıkladı.


Mahkeme, darbe girişimi sonrasında 2016 yılında en fazla bireysel başvuruyu 80.756 ile aldı. En fazla hak ihlali 2018 yılında açıklanırken, mahkeme 2.221 başvurunun her birinde en az bir ihlal tespit etti.


Şu anda Anayasa Mahkemesi'nde bekleyen 51.959 başvuru var ve tüm başvuruların yüzde 16,1'ine tekabül ediyor.


Mahkeme, kararlarının yüzde 89,2'sinde bireysel başvuruları kabul edilemez buldu.

Avusturya'dan Türkiye'ye: Hiç kimse AB'ye şantaj yapamaz

 Avusturya AB Bakanı Karoline Edtstadler, Türkiye'yi mülteci akınını AB'ye baskı aracı olarak kullanmakla suçladı.


 Kıbrıs Dışişleri Bakanı Hristodulidis de Türkiye'ye yardımların durdurulmasını istedi.

Kıbrıs Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis ile bugün Lefkoşa'da yaptığı görüşmenin ardından bir açıklama yapan Avusturya'nın Avrupa Birliği (AB) Bakanı Karoline Edtstadler, Türkiye'yi mülteci akınını AB'ye karşı baskı aracı olarak kullanmakla suçladı. AB'yi de başka bir ülkenin şantaj yapmasına izin vermemesi yönünde uyaran Edtstadler, "Hiç kimse AB'ye şantaj yapamaz. Ne Türkiye ne Belarus ne de dünyanın başka bir ülkesi" dedi.


Edstadler, Kıbrıs gibi AB'nin dış sınırlarında bulunan ülkelerin yeni bir göçmen akınına karşı kendi kaderine terk edilmemesi gerektiğini de söyledi.


Göç akınıyla kaynağında, yani göçün geldiği ülkelerle göçmenlerin transit geçtiği ülkelerde, başa çıkmak gerektiğini savunan  Edtstadler, AB'ye ortak harekete geçme çağrısı yaptı. Avusturya'nın 2015'ten bu yana 120 binden fazla göçmen kabul ederek büyük bir yük kaldırdığını söyleyen Avusturyalı bakan, daha fazla göçmen kabul etmeyecekleri mesajı vererek göçmenlerin entegrasyon sorunlarıyla bugün hâlâ uğraştıklarını ifade etti.


'TÜRKİYE'YE YARDIMLAR KESİLSİN'


Hristodulidis de nüfusa oranla en fazla göçmen alan AB ülkesi olduklarını savunarak bu kişilerin yüzde 80'inin ya Türkiye üzerinden ya da Kuzey Kıbrıs'tan geldiklerini vurguladı. Türkiye'yi göçmenleri kasıtlı olarak Kıbrıs'ın güneyine göndermekle suçlayan Hristodulidis, "Türkiye'nin AB'den siyasi kazanımlar elde etmek için insanları araçsallaştırmasının üzücü bir siyaset" diye konuştu.


Hristodulidis, Türkiye'nin AB ile imzaladığı 2015 tarihli mülteci mutabakatında öngörüldüğü gibi mülteci akınını durdurmadığını belirterek Türkiye'ye yönelik mali desteğin de kesilmesini istedi. Hristodulidis, "Avrupa Birliği olarak tepki vermemiz ve net bir mesaj göndermemiz gerekiyor" dedi. 



Saturday, September 18, 2021

İki askerin yakılma fetvasını verdiği iddia edilen IŞİD kadısı tutuksuz yargılanıyor

İki Türk askerinin Suriye'de yakılarak şehit edilmesinde fetva verdiği iddiasıyla yargılanan IŞİD kadısının tutuksuz yargılandığı ortaya çıktı.


Gazeteci İsmail Saymaz, Halk TV'deki yazısında iki Türk askerinin IŞİD tarafından yakılarak şehit edilmesine ilişkin dikkat çeken bir ayrıntıyı aktardı. Saymaz, iki askerin şehit edilmesi için fetva verdiği öne sürülen IŞİD kadısı 'Ebu Abdullah El Şami' kod adlı Jamal Abdul Rahman Alwi'nin tutuksuz yargılandığını aktardı.

15 Haziran 2020'de yakalanan Alwi, Azez'in IŞİD tarafından kontrol edildiği üç yıl boyunca şeri mahkemede kadılık görevi yaptığı ve idam fetvaları verdiği istihbarat raporlarına da yansımıştı.

Alwi'nin ifadesinde ise şunlar yer aldı:

"Silah tamir ve bakım işlerini bitirdikten sonra karakolda kadılık yapardım. Hırsızlık, zina ve arazi anlaşmazlıklarını yargılardım. Başka kadı yoktu. Para, kırbaç ve dövme cezası verirdim."

IŞİD için toplanan silah ve paraları örgüte ilettiğini de itiraf eden Alwi, 2 askerin yakılarak şehit edilmesine ilişkin şu ifadeyi verdi:

"Yabancı mücahitler Ebu Ubeyde El Mısri'nin Şimmerin köyündeki kampında eğitim görürler. Eğitim tamamlandıktan sonra savaşmaya giderlerdi. Kampın lojistiğini benim de mensup olduğum Ahmed Ubeyd grubu yürütürdü. Yabancı mücahitlere para transferi, silah tamir ve imalat işleri ve kadılık görevimi altı ay yaptım. Ben Türk askerlerinin yargılandığı mahkemede kadılık yapmadım. Hiç kimsenin infaz edilmesine karar vermedim."

9 AYDA TAHLİYE EDİLDİ

İsmail Saymaz, kaleme aldığı yazıda Alwi'nin 9 ayda tahliye edilmesini şöyle anlattı:

"Alwi, 18 Haziran 2020'de cezaevine gönderildi.

Gaziantep 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde IŞİD yöneticiliğinden dava açıldı. İddianamede, 2013-2016 yıllarında IŞİD içerisinde yer aldığı, kadılık yaptığı, iki Türk askerinin de olduğu kişiler için infaz fetvası verdiği ileri sürüldü.

İlk duruşma 22 Eylül 2020'de görüldü.

Avukatı, geçmişte Türk basınında Alwi hakkında Özgür Suriye Ordusu bünyesindeki Yavuz Selim Birliği'nde komutan yardımcısı olduğu yönünde haberlerin yayınlandığını ifade etti.

Alwi, 2 Mart 2021'de tahliye edildi.

"Delillerin toplanmış olması ve karartma ihtimalinin bulunmaması, sanığın ailevi ve şahsi mazereti" gerekçesi gösterilerek, Alwi'ye konutu terk etmeme ve yurt dışına çıkmama tedbiri kondu. Bu tedbir 26 Haziran'da kaldırıldı.

Diyeceksiniz ki, iki Türk askerinin öldürülmesinden yargılanmıyor mu?

Bu cinayetlere ilişkin Kilis'te hakkında bir soruşturma var.

Fakat 2015 yılından bu yana sürüyor.

Hâlâ daha dava açılmadı.

Alwi, Gaziantep'te hayatına kaldığı yerden devam ediyor.

İhtimaldir ki kuşçu dükkanında, camekanın önünden geçerken gözü kuşlara takılan bir müşterinin içeriye girmesini bekliyor." 


"6'lı masa İmamoğlu'nun adını açıklayacak!" Hapis cezasından sonra çok konuşulacak iddia

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na verilen hapis kararı siyaseti hareketlendirdi. İmamoğlu'nun Saraçhane'de ...